Bilimi Metalaştırma İzleği: Yetirişsiz-Hekim Modeli
Bilimi Metalaştırma İzleği: Yetirişsiz-Hekim Modeli
Teknokrasi ile pozitivizmin atomik anlayışı iktidarın nüfuz ediciliği için olanak yoğundur. Bu olanağın gerçekleşme şekli iktidarı nüfuz ettirme karşılığında kendine iktidarcık bağlanmış olan bütüncü erekçiliği de doyurur. Çünkü kendinde doyurulmak için kendi içkin kaynaklarından yoksun olmak gerçekliği, türlü atraksiyonları karşılayabilecek bir statükoya ihtiyaç duyar. Konformizmi başarı addeden bütüncülerimiz yavanlıklarını en açık gösterme şeklini feodalizm kadar İslamcılık ile tebarüz ettirir. Aktüel bir yaklaşıma mı ihtiyaç vardır? Türkiye siyasetini meşgul etmiş Fethullahçılara bakalım. Biz burada açık bir politika işliyoruz. Bilim konusu olarak katlanır irdelemeler başka bir yerde yine bize ait olacaktır. Halk için daha anlaşılır kılınabilecek olsa da sakat hekimlik metaforunu kullanmaktan feodal göstergelerine rağmen imtina etmeyi zaruri görüyoruz.
Postulatımızı açık biçimde gösterelim. Doğa bilimlerinin pozivist atomistik karşılığı iktidara neoliberalizme koşut olduğu kadar onu çevreleyen sosyal bilimi kısıtlama imkanı taşır. Biz sosyal bilimin nesneleştirme dönüşüm dinamiği biçimi içinde doğa bilimini de nesneleştirerek iktidar döngüsünü tahrip edebilecek konumunu imliyoruz. Bir diğer postulatımızı gösterelim. Yetirişsiz hekim tüm eksikliğini siyasal gösterenleri tahkim ederek işlemeyi bilim içsel olmamaya borçludur. Bilim içsel olmama her koşulda sosyal siyasal gösterenlere dek sosyolojinin nesneleştirme alanıdır.
Teknokrasi ile pozitivizmin Naziler için nasıl bir deneyim olduğunu biliyoruz. Şunu da biliyoruz ki iktidar, günümüz burjuvazi devleti için pozitivizm oldukça kendiyle bütünleşmiş bir imleyim taşır. Öyle ki bu nedenle bilim değil teknokrasi demeyi daha tercih ederiz. Bu nedenle bilimin metalaşmasının izleğini anlamak istediğimizde onun iktidara koşutluğunu birinci öncül görürüz. Diyebiliriz ki metalaşma iktidar kadar iktidarın ne tür modellerinin kışkırtıcı koşullarına içkindir. Bu izleği anladığımızda metalaşmayı görebilmeyi mümkün kılan bilim idrakimiz ile açık sayıltık kazanmamış her atraksiyonu iktidarcılık diye okuruz.
İktidarcılığı anlamak isterken onu var etmek güdüsünü açıklamak gerekebilir. Bu güdü kadar neden metalaşmaya ihtiyaç duyduğu düşünülmelidir. Biz bunu metapsiko süreçler olarak görürüz. Halk katmanında hekimliğin konumunu düşünerek bilime dönük pratisyen koşulları gereği bunu yetirişsiz hekim metaforu ile açıklayacağız. Çünkü bu metafor metapsiko koşulları önvarsaymanın açık yolu görülebilir. Bu koşullara yetirmenin asıl gösterenlerini ayrı tutarsak bilimin içselleştirilmemesi onu metalaştırmaya zorunlar. Tüm metapsiko süreçler fenomenal gösterenlere yoğun ihtiyaç duyar. Neoliberalizmin kışkırtıcılığı akılda tutulmalıdır. Fenomenal neoliberalizm yetirişsiz hekimimizi tacizkar yapmaya teşvik edebilir. Dahası hekimlik pozivist atomik yaklaşımın yoğunluğunun bir alanı olduğu için bu metafor tercih nedenimizdir.
Teknokraside yapısalcılık etken olduğu için yapısal erek gömülü ya da açık faaliyet halindedir. Yapısalcılık içinde çıkar kırıntıları nüfuz ettiren için tamah edilen bir karşılık olur. Bu tür teknokrasi yapısalcılığı nüfuz ettirme, gerçekleştirme bir de iktidar kılma aygıtıdır. Bahsettiğimiz teknokrasiyi bilimden ayrı tuttuğumuzu, daha doğrusu burjuvazi devletinin kullanışlı aygıtı olabilmiş sözde gölge bilimle bir tuttuğumuzu hatırlatalım.
Daha açık konuşalım. İktidarın nüfuz etme araçları nüfuz ettiren nüfuz ettirilen nezdinde tümüyle karşılıklı ilişkiyi gerçekler. Bu simbiyotik ilişkide nüfuz ettirilen liberalizm bir de müdrik burjuvazi devleti bunun karşılığında küçük iktidarcılık bağışlar. Bu küçük iktidarcılık olabildiğince yavanlık taşır. Bu yavanlığı biz İslamcılık, feodalizm, neoliberalizme kadar götüreceğiz.
Bilimden başlayıp siyasal gösterenlere değin katmanlaşmayı gösterelim.
Seyyar satıcılık ile bilim arasındaki farka bakalım. Seyyar satıcı ürününü satarken karşılığında elde edeceği menfaatin kışkırtıcı her halini yaşar. O nedenle olabildiğince çığırtkan olur. Kapitalin baştan çıkarıcı özelliğidir bu. Ama biz kışkırtıcı olanı yalnız kapital ile ilişkili görmüyoruz. Alt üst yapı koşutluğu artık tekdüze değil. Doğrusu Marx’ın da dediği gibi kapital, bizim ifademizle eğretilemedir. Eğretilemeyi gerçekleştiren her meta inceleme konusudur. Bilim de bir çok şey gibi neoliberalizmin hızlı teşviki ile metalaşabilmektedir. Bu meta işlemede sömürü bir de örgütlülüğü hatırlatalım. Bu nedenle sözde gölge bilim içinde metalaşma hali aynı eğretilemeyi sağlar. Eğretileme sağlanırken kendini temin ededuran nüfuz ettiren sömürgeyi burjuvazi devletini derinlere sızacak kadar tahkim eder. Analojimiz konusu metaforda hekim diye aldanmamak gerekli, bu hınç feodalizme kadar bile gider. Payeci teknokrasi özentili meslek fetişizmi karşıtlığı sosyoloji nezdinde öncülümüzdür. Meta her ne olursa burjuvazinin nüfuzunu artırır. Burjuva devletinin nüfuzunu arttırma ile yetinen nüfuz ettiren küçük iktidarını gerçekleştirir. Bu iktidar arzu edilen bir durum olarak görülmemeli. Çünkü bunun metapsiko süreçleri vardır. Buna daha sonra bakacağız.
İktidar ile kendini var etme imkanını bulan nüfuz ettiren kendini yeniden üretim kılamayan ama meta kılabildiği ile seyyar satıcılığın kışkırtıcı her halini üstlenerek sosyal eğretilemeyi var eder. Biz seyyar satıcılık çığırtkanlığının bilimle ilgisizliğini açıklama ihtiyacına girmeyeceğiz. Bunun yerine eğretilemeyi var eden kaynağa gideceğiz. Bu kaynağın neoliberal koşullarda metalaştırma yoğunluğunu götürebildiği yere bakacağız. Bunu en açık göstereceği için yetirişsiz hekim metaforunu kullanacağız. Burjuvazi devletinin iktidarının metalaştırma yoğunluğunun ölçüsünü de göstermiş olacağız.
Önce bilim güdüsünü açıklayalım. Bilim güdüsünün arzu ettiği vukufiyet, metalaştırmadan ciddi bir fark taşır. Bilimi iktidar kotarmanın açık bir değişkeni görmek ile vukufiyetin sonlu olmayan doğası arasında bulunan fark, neoliberalizmin iktidar nüfuzu altında daha açık anlaşılmayabilir. Bu belirsizlik bilimin metalaşmasını metalaşırsa fark edilmesini zorlaştırır. Oysa bu fark bilimcinin varlık nedenidir. Bu nedenle yoğunluk odağımız neoliberalizmdir. İslamcılık gibi ideolojiler de bilimi bir meta kılar. Ama biz buna sözde gölge bilim deriz. Türkiye’de bu en açık FETÖ ile görülmüştür. FETÖ bütünlükçü pozivist ilerlemeciliği ne tür bir iktidar için işe koşmuştur. İslamcılığın bilimle ilgisizliği bile değil karşıtı olduğunu görmemek için sığ olmak gerekir. Burada bilim, metafizik için koşutludur. Metalaştırmada metafizik gözardı edilemez. Bu koşutlamada görülen hırçınlıkta metafiziğin kişiye yüklediği kutsal kişilik imgesi belirleyici olur. İktidarı hakeden kendisidir, bilim iyi bir araçtır! Peki gerçek böyle midir? Değildir, olmayacaktır.
Feodalizm de benzer şekilde tatmin ediledurur.
Analojimize bakalım. Marx’a yakın kavram postulatımız eğretileme sosyal koşulları içinde bilim içremli değildir. Eğretileme sosyolojinin anomik alanıdır. Daha doğrusu eğretilemeyi var eden her süreç bir de koşul bilimle ilgisiz olduğunu bir öncül olarak dayatır. Demek istiyoruz ki karşı-sosyoloji tam olarak kümülatif varlık nedenimiz olmayı tarihselleştirir. Demek istiyoruz ki burjuva devletine, iktidara, neoliberalizme iş çıkaran her koşul en başta bilim ilgisizdir. Bir meta metacılık ne olursa olsun iktidarı nüfuz ettirmektir. Eğretileme sosyolojinin deformasyonudur. Bilimin istismarı, burjuvanın tahkim gücünü arttırma için şekilsel damıtımı ile ilgilidir. Buna soyutlanmış fenomenal diyeceğiz. Bu meta gücüdür. Oysa bilimin meta olarak alınmayacak olması öncüldür. Ama neoliberalizmin şekilsel olanı çok iyi değerlendirdiğini biliyoruz. Bilimin meta olarak getirebileceği kışkırtma yüksek paye görülür. Şekilsel paye biçilendir. Paye biçme ile metalaştırmanın öznesi, feodal olanı aile gurur gibi tahkim etmeye kadar gider. Bilim şeyleşmiş olur. Bilimin şeyleşmesi kadar temel güdümüz olan sosyoloji için, eğretileme zorunlu bir sürecin oluş göstermesi, bir de bunun sosyolojinin inceleme nesnesi yapması gerekliliğidir. Bu nedenle bilimin şeyleşmesi sosyal eğretilemeyi getirir. Tüm bu tahkim bir de istismar ölçütleri fenomenaldir. Fenomenal yoğun demek özgür insanı şeklen almaktır. Bu şeklen alma önemi, burjuvazi devletinin yeniden üretimi için hayati olmasının bir gerekliliği olarak görülür. Burjuvazi özgür insan istemez. Özgürlükten kastımız da liberalizm değildir.
Pozitivizmi burjuvazi ile görmüşken sosyal bilimden araklamayı dahi beceremeyen bir de tıbbın en az nesnel, en problemli, en öznel alanı psikiyatrinin insanı, burjuvazinin sokak köpeğine çevirmeyi konformizm addeden en açık biçimde haşat edicilik özentisini bu dizintide bir bariz örnekleyiş olarak görelim. Psikiyatri en az iki yüz yıl daha anne sütü içmelidir. Sosyal bilimin tamam ededurduğu her şeye açtır.
Biz metapsiko süreçlere bakalım. Çünkü sosyal eğretileme her türlü sonucuna karşın metapsiko bir süreçtir. Kapitali yeterince olan doyamayan ama kendini yetiremeyen insan demektir. Kendini yetiremeyen insan sosyal eğretilemeyi bir sosyopati olarak ihtiyaç kılar. Metalaşmaya kayıtlılık tarihsel siyasal gösterenleri de bilinerek bir sosyopati olmakla mücehhezdir. Yetirememe zorunlu koşul olarak sosyal eğretileme ihtiyacına yönelir. Sosyal eğretilemeyi, bu yönüyle yetirmeyi deruhte edememenin bir ihtiyaç üretmesi olarak görürüz. Bu ihtiyacı karşılamak sosyal patolojiler döngüsü başlatılır. Böylece sosyolojimizin özne nesneleştirme dönüşüm dinamiğine kastedilir. Yetirmemeyi anlaşılır kılmak bir de maddileştirmek için yetirişsiz hekim metaforu uygun olacaktır. Bu eksiklik izleğini, eksikliğin ihtiyacı üretmesini peşisıra ihtiyacın siyasal karşılıklarını peşisıra eksikliğin sosyal eğretileme koşutluğu belirtir. Yani demek istiyoruz ki aynı metafor bilimi ne yönde metalaştırabildiği üzerine iyi bir örnekleyim olacaktır. Bilimi içselleştirememiş olmak yetiremenin varlık nedeni olduğu kadar zorunlu koşutluğu siyasal gösterenleri üstlenmek olur.
Yetirişsiz hekim, bilimi metalaştırırken zorunlu öncülümüz olan “bilimin meta olmadığını” en başta ıska etmiştir. Bu nedenle özne metaforumuzda metalaşan bilim için gölge bilim metaforunu kullanacağız. Gölge bilim iktidarla koşuttur. Neoliberalizmi olabildiğince tahkim etmektir.
Yetirişsiz hekim metaforunda eksiklik bilimi metalaştırma ihtiyacına yönelir. Çünkü eksiklik sonucunda rekabeti dayatan neoliberalizm kadar sonuç almanın kışkırtıcı koşulları sosyal eğretileme güdüsünü bir uhde kılar. Metalaştırma çeşitli katmanlarda eksikliğini kapatma döngüsü için uygun görülür. Ama burada bizim sosyal katmanın açık yanı konumuz olur. Bu nedenle bürokratik koşulların teknokratik bezgin muayene odası seramonisi konumuz değildir.
Eksikliğini kapatma, metalaştırma, nesneleştirme, iktidarlaşma gibi koşullar var eder. Ama ilgi konumuz, sosyolojiyi ıska etmenin bu tür yoludur. Bir alt kademede bu ıskada bilimin gölge bilim olarak ne olabileceğidir. Burjuvazi devleti burada her zaman faaldir. Çünkü aynı minvalde her ıska ediş burjuvazi devletinin varoluş gerekçelerinden biri olur. İktidar gibi burjuvazi devleti eksikliği kapatma için fenomenal cezbedicidir. Ama eksikliği kapatamayışı iktidar açlığını süreğen kılar. Aç, nesneleştirdiği her şeye bağımlı olur. Bu bağımlılık feodalizmi besler. Bu göz kamaştırıcıdır.
Bilimi metalaştırma daha iyi anlaşılmalıdır. Seyyar satıcılık ile bilimcilik farkını takdir ediyoruz. Açıkça söylersek metalaştırma seyyar satıcılık yapmaktır. Bu öncül olarak bilimi ıskadır. Çığırtkan kişi ile bilimci farkına bakalım. Bilimci vukufiyet halini idrak ile kendi içkindir. Sosyal eğretilemeye ihtiyaç duymaz. Tam olarak metafizik dışsal bir sosyaldir. Eksik, kendini kanıtlama çabasını içinde dolanır, bilimi ıska ettiği kadar dadanmacıdır. Kendi içkin olmamayı türlü atraksiyonların siyasal gösterenleriyle karşılar. Kışkırtıcı neoliberalizm neredeyse dürtü bozuk durur. Bilim çığırtkanlığa, daha açık söylersek alan aşırı hengame kapılmalarına ihtiyaç duymaz. Yani nesne arayarak kendini var etme ihtiyacı bizatihi sakatlığa dayanır. Türkçe deyim ile bilimci “kendini satmaz”. Siz hiç bir hekimin yüzer metre aralarla herhangi bir mekanda kendini satmak için atraksiyon yaptığını bilimle açıklayabilir misiniz? Metapsiko olarak eksiklik aynı şekilde olmasa da bunu yaptırır. Buradaki konu atraksiyon yapılan konunun artık bilim olmayışıdır. İlgi konu şekilsel, şekilselden devşirileceği umulan sosyal eğretileme kadar iktidar çeşitliliğidir. Bu iktidar feodalizme dek düşer. Temin edilmesi beklenen iktidardır. Bunu daha örgütlü olarak da yapabilir. Bu bilimin içselleştirilememiş olmasıdır.
Yeterli bir anlama için analojimiz dışı bir örnek verelim. Sosyal koşulların minyo eğretilemesi olarak kinayeli konuşmayı tutum edinen bir de böyle imlenen bireyi düşünelim. Bunun metapsiko bir süreç olduğu bilinir. Burada kinayeci başkalarında eksiklik görmeye daha doğrusu aramaya koşutludur. Ama buradaki eksiklik, başkalarında eksiklik görme ihtiyacı kadar bunu ifşa etme ihtiyacının gösterenidir. Yani kendi eksikliği Freudyen bastırma olarak başkalarının eksikliğine konsantre olmaya zorunlanmıştır. Eksikliğini yatıştırma faaldir. Bir bağımlılık gibi eksikliğini yatıştırma yeniden üretim döngüsüne girer.
Eksikliği uhdesinde tutanın nesnesini kaybetme riski bir tehdittir. Bu nedenle iktidar nesnesini kaybetmek istemez. Feodalizmi düşünün metasını kaybetmek ister mi? Nesneleştirmenin izleği benzer durur. Tümel olarak bu benzer metapsiko olduğu için masum görünebilir fakat iktidar tüm nüfuzunu bu şekilde diplere inerek sağlar.
Ayrık bir örnekseyiş olarak alkol kullanımı nedeniyle karaciğer problemi olabilen kişiyi düşünelim. Bunu tam olarak irdelemeyeceğiz. Metacı bunu sosyal olarak nasıl siyasal kılabilir? Kendinde eksik bunu ne görür, bir de nasıl dönüştürür? Tatmin edilemez eksiklik, karaciğerin olağan beklenir tercihe kalmış problemini kendi dışı rağmına nasıl işler? Bunu yaparken bilim nasıl ıska edilir? Daha derine inmiyoruz ama biz bu izleği feodalizm, İslamcılık nezdinde olağan, bilim nezdinde açık yavanlık görüyoruz. Biz teknokrasinin muayene odası seremonisini konu etmiyoruz. Muayene odası seremonisi dışında gayri iradi savrulma, gösterenleri itibariyle bu şekilde incelenir. Belirttiğimiz gibi seyyar satıcılık nasıl sosyal olarak bilimi metalaştırır, onu gösteriyoruz. Metacının sosyal olarak gölge bilim kılma izleğini, bunu sosyal eğretilemeye dönüştürmesinin siyasal gösterenlerini işliyoruz. Bunu yaparken açık kapitali imlemiyoruz. Alt üst yapının tekdüze olmadığı savını öncülümüz görüyoruz. Tam olarak dediğimiz şudur ki yetirişsiz hekimlik seyyar satıcı olmanın olanağına açıktır.
İktidar döngüsü kendi dışındakine onu ne ölçüde nesneleştirebileceği üzerinden bağımlı olur. Aynı metaforda hekimliğin yetmemesi bilimin ıska edilişi ile vukudur. Bilim her tür yetirmenin nüvesidir. Bilimin bir pratisyeni olarak hekimliği fenomenal alarak bunu siyasal gösterenlerle harmanlamak ile bilimin vukufiyet katmanlı nüvesi olarak bir moment görebilmek arasında açık bir fark vardır. Bu açık bir teşmil konusu olmasa da hekimliğin kendi bağışıklığı kendi konusudur. Öyle ki bu farktaki bağımlılık göstereni yetişsizliğin siyasal gösterenleri yenilir yutulur cinsten değildir. Feodalizm, neoliberalizm, İslamcılık nüfuz edici gücünü yoğunlaştırır. Bu tam olarak sosyal eğretilemedir. Ama işin içinde İslamcılık olunca iş daha da çetrefilleşir.
Neoliberalizmin koşut iktidarının tüm cezbedici, kışkırtıcı koşullarını nüfuz ettirmek için kullanmayacağı araç bulunmaz. Bu en son bilim bile olsa onun da metalaştırıldığı görülmektedir. Bu bize iktidarın koşullarını nasıl anlamamız gerektiğini gösterir. Metalaştırma siyasal gösterenlerle sosyolojik incelemeyi gerektirir. Sosyal bilim sosyal eğretilemeyi konu ederken imtiyazlı addedilmeyi sabote eder. Burada da politikayı güderiz. Ama feodalizm gibi saklı değil daha açık güderiz. İmtiyazlı addedilen için neoliberalizme tamah ediş imtiyazın amorf bir çarpıtma olduğunu gösterir. Bu çarpıtma karşı sosyolojiktir. Türkiye'de bilimin metalaşması artar görünüyor. Öyle ki iktidarın tüm nüfuz edişi imtiyazın tahripkar fenomenine dayanır, biz bunu moment katman atışın nesne dönüşüm dinamiğinde kırmaya duracağız.
Uğur Tergek
BİR CEVAP YAZ